Aslında herşey bir yasakla başladı. İyiliğin ve kötülüğün bilgisini taşıyan ağaçtan, yasak meyveyi yiyen Adem ve Havva, cennet bahçesinden kovuldular, ve şu an yaşadığımız mükemellikten uzak Dünya’ya düştüler.
İnsanlığın tarihçesi, Kuran’a, İncil’e ve Tevrat’a göre bir yasağın delinmesiyle başlar. Dolayısıyla yasaklar, insanın bu Dünya’da varoluş sürecinin başlangıç noktasıdır.
“Yasaklar delinmek içindir.” diye geçiririz içimizden hayata daha isyankar ve düzen-sevmez bir bakış açısıyla baktığımızda. Kimimiz de yasaklara harfiyen uymaya çalışırız. Ama içimizde derinlerden bir ses, kırmızı ışıkta geçmenin, girilmez bölgeye girmenin ve yasaların tersine gitmenin hazzının başka bir yerde olmadığını fısıldar bize. Sanki o zihin fısıltısı Adem ile Havva’yı yoldan çıkaran ve yasak meyveyi yemeye ikna eden yılan gibidir. Koynumuza sokulur bazen ve bizi ikilemde bırakır, kendi kendimize sordurur: “Acaba yapsam mı?”
Adem ve Havva bir yana, biz insanoğlunun yaşamımız boyunca içselleştirdiğimiz yasaklar çeşit çeşittir. Devletin koyduğu yasalar çerçevesindeki kurallar ve yasaklar, anne-babalarımızın bize küçükken yasakladığı şeyler, bir de bizim kendimize yasakladıklarımız veya yasaklamaya çalıştıklarımız. “Bir daha asla sigara içme!” “Daha az ye!” “O kadına yan gözle bakma!” “Başkasının malına göz koyma!” Ama en zoru da insanın kendine koyduğu yasakları delmemesi için kendi kendini ikna etmeye çalışmasıdır. Her gün bir çatışmadır insanın içinde yaşadığı, kendisi için koyduğu idealler ile, sol omzundaki kötü meleğin fısıltıları bir türlü birbirine uymaz. ‘Dürüst, güvenilir, örnek alınası insan’ ile “günah işleme özgürlüğü”nü son raddesine kadar kullanmak isteyen insan (yoksa canavar mı?) arasında gidip gelir. Kısacası evdeki (ideal benlikteki) hesap, çarşıya (egoya) uymaz.
İnsanın yaşadığı yasaklara uyma ve uymama çelişkisini psikolojik araştırmalar nasıl açıklıyor? En az 1 aydır sadık bir ilişkide bulunan 42 üniversite öğrencisi bir psikolojik teste tabi tutuluyor. Bu psikolojik testte 2 ayrı ana grup var. 1. grup kontrol grubu: Bunlar deneyin manipulasyonuna maruz kalmıyor. Diğer gruba ise iki resim gösteriliyor. Bu iki resimden biri çok çekici birine ait, diğeri ise,
ortalama çekicilikte birine ait. Bu ana grupta da manipulasyona göre katılımcılar ikiye ayrılıyor: Bir gruptan çekici kişinin resmini gördüklerinde bilgisayarda bir tuşa basmaları daha sık istenirken (Bu gruba Çekici+ grubu diyelim.); diğer gruptan ortalama görüntüde kişinin resmini gördüklerinde bilgisayarda tuşa daha sık basmaları isteniyor (Bu gruba Çekici- grubu diyelim). “Peki bu araştırma ne ölçüyor ki diye sorabilirsiniz?” Kilit nokta şurada: Bu deneye tabi tutulduktan sonra, tüm gruplara eşlerini aldatma ve sadık kalmaya dair bir test uygulanıyor. Ve sonuçlar şunu gösteriyor: Çekici – grubu, yani test boyunca daha sık çekici resme bakmamaya uğraşarak doğru tuşa basmaya çalışan grup, test cevaplarında süregelen ilişkilerinden daha mutsuz, ve aldatmaya daha yatkın olduklarını belirtiyorlar. Yani bu araştırmanın sonuçlarına göre, kendilerini zorla çekici resme bakmamaya zorlayan grup, gerçek hayatta çekici bir kadın veya erkeğin peşinden koşmaya daha yatkındır diyebiliriz.
İlginç değil mi? Basit bir laboratuvar ortamındaki psikolojik deneyde bile, insanların kendilerini bir şeyden zorla mahrum bırakmaya çalışmaları, onların o kendilerini mahrum bıraktıkları şeyi daha çok istemelerine sebep oluyor. Türkiye’de de kitap yasaklarının daha şiddetli bir biçimde uygulandığı zamanlarda, insanların gizli gizli yasaklı kitapları elde etmeye ve okumaya çalışmaları ‘yasaklı zamanlar’ efsaneleri arasındaydı. Bugün ise twitter yasağının gelmesiyle, insanların twitter’a girebilmek için DNS ayarlarını evininin duvarlarına, tozlu arabalarına yazması, yasağın getirdiği hem yaratıcı düşünme gücünü, hem de karşı hareketi doğal olarak daha çok harekete geçirişini görebiliyoruz. Benim fikrimce bir şeyi popüler yapmak istiyorsanız, önce onu yasaklamalısınız. Dünya’nın en yaratıcı ve en etkileyici reklamlarını ortaya koymaya çalışan, ve istisnasız milyarlarca dolar kar eden sigara sektörünü düşünün bir kere: Eğer sizin gerçekten içmeyeceğinizi düşünselerdi, sizce sigarayı ‘yasaklı’ bir obje olarak size sunarlar mıydı?
Herkese kendi yasaklarını düşündüğü günler dilerim,
Ayşe Canan Altındaş/http://pavlovspartner.com/
0 yorum: