Sualtı arkeolojik sit alanı 9000 yıldan eski olabilir ve Hindistan’da Surat’tın 30 mil batısında Kuzeybatı Khambhat (Cambay) Körfezinde bulunmuştur.
15 Şubat, 2002, Surat, Hindistan – Bir ay önce Ocak ayı ortalarında, Hindistan’da bir denizbilimcisi Hindistan’ın kuzeybatısında Khambhat (Cambay) Körfezi açıklarında yaklaşık olarak 40 metre derinliklerde sonar okumalar 90 derecelik kare ve dikdörtgen şekiller tespit ettiğini açıklamıştı. Bunun üzerine Hint Bilim ve Teknoloji Bakanlığı bölgede deniz dibi tarama emretmiş. Bulunanlar, dünyanın her tarafındaki arkeologları şaşırtmıştır ve iki hafta önce Surat kıyısından 30 mil ötesindeki sualtı sit alanı araştırmasının başındaki Hint Bakanın bulunduğu özel bir toplantının konusu olmuştur.
Bu özel toplantıya katılanlar arasında Hint Bhakti Vedanta Enstitüsü için arkeoloji tarihini araştıran ve “Yasaklı Arkeoloji” (Forbidden Archaeology) kitabını yazan Amerikan yazar Michael Cremo vardı. Bugün onunla kazı ve karbon testle 9000 yıl önceye giden buluntuların anlamı konusunda konuştum.
Mülakat
Michael Crema, Kadim Arkeoloji Araştırmacısı ve Yazar (Yasaklı Arkeoloji):
Son birkaç ay içinde mühendisler oralarda bazı dip taramaları yapmışlardır ve gerçekten insanların mekan ettiği bir yer olduğunu kanıtlayan fosil kemikleri, fosil ahşap, taş aletler, seramik parçaları ve birçok şey çıkardılar. Bu arada daha da fazla sonar okumaları yapıp daha birçok yapıları da tespit etmişlerdir. Görünüşe göre buluntular bir zamanlar Hint alt-kıtasından bölgeye inen bir nehrin kıyısında bulunmaktaydılar.
Haber yayınına göre, sualtı sitten bir tahta parçasının radyo-karbon testi 9500 yıl vermiştir. Bu durumda buluntuların tarihi son buzul çağın sonuna denk gelir.
Evet gelen göstergeler aynen böyledir. Aslında iki radyo-karbon tespit tarihi vardır: biri 7500 yıllık ve diğeri de 9500 yıllık. 9500 yıllık olanın daha güçlü dayanağı vardır ve şimdilik kabul edilen odur. Hyderabad, Hindistan’da katıldığım bu toplantı sırasında bunu Bakan Joshi (Murli Manohar Joshi Hint Deniz Teknoloji Bakanıdır) açıklamıştır. Bu konuda daha çok çalışmaların yürütüleceğini söyledi. Bölgede gözlem yapmak oldukça zordur. Çok hızlı bir akıntı vardır. Dolayısıyla, oldukça kapsamlı bir çaba olacaktır, ancak Hint hükümeti bu keşfi doğrulamak için gerekli bütün kaynakları seferber etmeye kararlıdır.
Bu konuda ayrıca Hyderabad’da bu buluşa karşı derin ilgisi olan ve Hint hükümeti ile bağlantısı olmayan bağımsız bir arkeolog ile konuştum. Ona göre aşağı dalgıçlar gönderilmesi şarttır. Şimdiye dek dalgıçlar gönderilmedi ve tüm bilgiler sonar okumalara ve dip taramalara dayanıyordu. Ergeç daha yakın bir tespit için aşağı insan göndermenin bir yöntemini bulmaları gerekecektir. Bu çabaların süreceği kanısındayım.
Şimdi, diğer bir arkeolog, Harvard Üniversitesinden Richard Meadows, burada uluslararası çalışma olmasını önerdi. İlk bakışta bu iyi bir fikir gibi gözükür, ancak bu Amerikan arkeologlar ve diğerlerinin projeyi kontrol etme çabası olabilir ve 9500 yıllık kadim bir uygarlığının söz konusu olmasını istediklerini sanmıyorum. Dolayısıyla, Hint arkeologlar ve Hint hükümetinin bu çok önemli keşif konusunda değişik amaçları olan, neyin açıklanacağını ve neyin saklı tutulacağını tayin etmek isteyen hariçten gelenleri kabul etmekte biraz temkinli davranmalarını öneririm. Zira bu keşif devrim niteliğini taşıyabilir.
Denizaltı Sit Alanındaki İnsanların Kültürel Geçmişi
İnsanların kültürel geçmişini bilmezsek bile, 9500 yıllık bir şehir söz konusuysa, bu Sümer uygarlığından birkaç bin yıl daha eskidir. Mısır ve Çin uygarlığından da daha eskidir. Dolayısıyla, gezegenimizde farz ettiğimiz kentsel uygarlığın gelişme şemasını radikal bir şekilde etkiler.
Şimdi, eğer daha fazla araştırmayla bu sualtı şehirde yaşayan halkın kültür kimliği ortaya çıkarsa ve eğer onlar Vedik bir halksa, (bölgeye bakılırsa bunun olası olacağını düşünüyorum) o zaman esas olarak Batı arkeologlar tarafından yazılmış olan Hint tarihsel görüşümüzü radikal bir şekilde değiştirir.
Hindistan’ın Vedik Kültürü – Gerçekten 3500 Yıldan Daha Eski Mi?
19. asırdan beri Hindistan’ın esas tarihi konusunda tartışma olmuştur. Avrupalılar Hindistan’a ilk geldiğinde Hint halkının esas dilleri olarak Sanskritçe diline sahip olduklarını öğrendiler. Avrupalı dillerinin benzeri olduklarını fark ettiler. Bu da Avrupalılar ve doğu Hintlilerin akraba oldukları anlamına gelir. 19. asır bilim adamları Sanskrit kültürüne kadim Hint edebiyatı Veda’lardan dolayı bazen Vedik kültürü veya Vedik uygarlığı derler. Veda Sanskritçe’de “bilgi” demektir. Ayrıca edebiyatına da Vedik edebiyatı derler. Bu bilim adamları Vedaların ve Veda kültürünün Avrupa kültüründen daha eski gözüktüğünü fark ettiler. Avrupa dilleri sanskritçe’ye akraba olduğuna göre Avrupalıların bir şekilde Hindistan’dan gelmiş olmaları ve Avrupa’ya giderek zamanla Rusça, İngilizce, İspanyolca, Almanca vs. dilerine dönüşmüş olmalıdır. Avrupalı araştırmacılar bu fikri benimsemediler, çünkü kendi kültürlerine kıyasla Vedik kültürü daha üstün bir konuma gelmiş olacaktı. Dolayısıyla Harappa ve Mohenjo-Daro gibi İndus vadisindeki şehirler Richard Meadows gibi arkeologlar tarafından Vedik olmayan şehirler olarak tanımlanmışlardır. Vedik kültürünün Hindistan’a 3500 yıl önce geldiğini zannediyorlar.
Bu evrenin yaşamla dolu olduğunu söylemesi ve kozmosun başka sakinleri konusunda bilgisi olduğunu ima eden ve en azından 9500 yıl öncesine giden bir devirden söz eden Krişna’nın Vedalarına karşı çelişkili değil midir?
Ah, Tamamıyla Linda. Bu kadim Sanskritçe yazılarda kültürün başka bir yerden geldiğine dair herhangi bir belirti yoktur.
Onlar ana kaynaklarsa ve Vedik edebiyatında anlatılanları ciddiye alacaksak, bu oralarda binlerce yıl önce şehirlerin bulunduğunu ima eder.
Evet ve bu konuda başka araştırmalar da yapılmıştır. Örneğin, Vedik edebiyatının en eski eserlerinden biri olan Rg Veda, o bölgede, kuzeybatı Hindistan’da Saraswati adında Himalaya dağlarından Arap denizine akan büyük bir nehirden söz eder ve böyle bir nehir günümüzde yoktur. Bundan dolayı insanlar Rg Veda‘nın Hindistan’dan söz etmediğini sandılar. Onlara göre söz konusu böyle bir nehrin bulunduğu Hindistan’ın dışında bir yer olmalıydı.
Ancak birkaç yıl önce arkeologlar LANDSAT gibi Amerikan uyduların çektiği fotoğrafları incelemeye başladılar ve Himalaya’da başlayan bir nehir izini gördüler. Bu neredeyse batık şehrin bulunduğu Khambhat (Cambay) körfezine yakın inen devasal bir nehirdi ve ayrıca fark ettiler ki bu nehrin kıyısında neredeyse 800-100 arkeolojik şehir sitleri vardı.
Dolayısıyla, öyle gözüküyor ki, Rg Veda was 5000 yıl önce kıyısında şehirlerle bezenmiş büyük bir nehirden söz etmektedir. Bunun doğru olması gerekir. Bu nehirde son su bulunduğu zaman yaklaşık olarak 5000 yıl önceydi.
50 bin yıl önce Vedaları açıklık getiren Hint kıtasında insanlarla bir arada bir uzaylı kolonisinin bulunma olasılığı var mıdır?
Olabilir, Keşmir’de, Keşmir vadisinde çok eskiden bir göl olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi bu bölgede bir gölden söz eden bir kadim bir Sanskritçe elyazması bulunmaktadır. Dolayısıyla bu gölün varlığı kadim yazılarda teyit edilmektedir. Şimdi, modern jeolojik bulgulara göre 40 bin yıl önce Kuzey Hindistan’da Keşmir’deki Keşmir vadisi gerçekten bir gölmüş. Bu çok büyük bir gölmüş ve güney kısmı sıra dağlarla çevriliydi. Bu sıralarda bir şeyler oldu, dağlar yarıldı ve göl tamamen boşaldı. Bu olay 40-50 bin yıl önce oldu. Bu açıdan bu gölden söz eden bu tarihsel kayıtın bulunması çok ilginçtir. Eğer bunu ciddiye alacaksak birisinin bu gölü 50 bin yıl önce görüp yazdığını kabul etmemiz gerekir.
Harappa Uygarlığı (M.Ö. 3000 – 1500)
Yakınlardaki Khambaht Körfezi keşfine dek, arkeologlar tarafından Hindistan’da araştırılan en eski kentleşme merkezleri kalıntıları arasında günümüzde Pakistan’da bulunan İndus nehri kıyısındaki Harappa ve Mohenjo-Daro vardır. Khambaht Körfezi keşfinde herhangi bir şey esrarengiz ve çok kadim Harappa uygarlığındaki buluntulara benzeyecek mi?
Harappa
Kadim Hindistan’ın en esrarengiz kültürlerinden biri, 3000 yıldan daha eski
Harappa’da bir şehrin kazılmış duvarları. Halk okur yazardı ve günümüzde
sadece kısmen çözülmüş olan Dravidian Sanskrit dilini kullanırdı. İndus vadisindeki
Harappa ve Mohenjo-Daro’nın buluntuları olağanüstü güzel ve ayrıntılıdır.
Harappa Halkının yaşadığı yerlerde çok sayıda kiremitten yapılı
esrarengiz halkalar bulunmaktadır, ancak arkeologlar bunun ne işe
yaradığını anlamaktadır. Tahminlerden biri tahılların kurutulması
işine yaradıkları
Harappa and Mohenjo-Daro kazılarından çıkarılan ilk objeler hayvan
resmeden ve halen alimlerin tam çözemediği yazılarla bezenmiş
küçük taş mühürlerdi.
Bu mühürlerin tarihi yaklaşık olarak M.Ö. 2500 yılıdır.
Yakından bakıldığında Mohenjo-daro’da bulunan bu
mühür tek boynuzlu at unicorn’a benzeyen bir hayvandır.
Her bir yanı 29 mm. uzunluktadır ve ısıtılmış Steatit’ten
yapılmıştır. Steatit ısıtıldığında sertleşen kolayca
yontulabilen bir taştır. Üst tarafta anlamı henüz çözülmemiş
İndus yazıları vardır. Bunlar tarihin ilk yazılarındandır.
by Linda Moulton Howe
Tercüme: Kemal Menemencioğlu
0 yorum: