3 Nisan 2015 Cuma

Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

By Unknown  |  06:17 No comments

Kişinin  yaşına uygun dikkatini verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla  bu aşırı hareketlilikten kastımız  fiziksel huzursuzluk  ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz.


BÖLÜM :1

Uzun yıllardır farkındalığında olduğumuz ama tam olarakta  ne olduğunu anlayamadığımız ve nasıl başedileceğini bilemediğimiz, bazen normal davranış diye görmek istediğimiz bazen de içinden çıkamadığımız için uzmanlara başvurduğumuz, kişinin tüm hayatı boyunca süregelme  potansiyeli olan bir bozukluk  üzerine uzman Psikolojik Danışman PINAR KOBAŞ ile tüm bu soruları aydınlatmak adına söyleştik.

Pınar Kobaş, bizzat kendisi Dikkat Eksikliği Hiperaktive Bozukluğu ile 26 yaşında tanıyı almış 35 yaşında özgürleşmiş ve bunu gerçekleştirirken uzmanlığını da bu konu üzerinde yapmış bir danışman. Kendisi üzerinde uyguladığı ve sonuca ulaştığı her tekniği, bütünleyici çözümleri danışanları üzerinde de uygulayarak başarıya ulaşmıştır. 

Röportaj: Rüya Yüksel

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu  (DEHB) hakkında ön bilgi alabilirmiyim? Kimlerde görülür?

Dikkat Eksikliği /Hiperaktivite gelişimsel bir bozukluktur. Beynin frontal lop dediğimiz ön lobunda beynin yönetici işlevleri vardır. Normalde beynin yönetici işlevleri kişinin hedef belirlemesine, hedefine ulaşmasına, plan yapıp planı uygulayabilmesine, eyleme geçmesine,   kendi kendini motive etmesine, beynin bilgiyi kaydedip doğru zamanda doğru yerde hatrılanmasına, zamanı iyi yönetebilmesine ve duygularını kontrol edebilmesine yardımcı oluyor. DEHB tanısı almış kişilerde de beynin yönetici işlevlerinde bir sıkıntı oluyor. Ve bu saydığım bir çok şeyi yapmakla ilgili sıkıntı yaşıyorlar. Bu arada şunu mutlaka söylemek isterim, DEHB zekası normal ve normalin üzerinde kişilerde görülen bir bozukluk yani kişinin zekasıyla ilgili bir şey değil. Tabi bu demek değildir ki zeka geriliği olan kişilerde de olmayacak. Halk içinde şöyle bir inanış var, hiperaktif olan çocuk çok zeki, dikkat eksikliği olan da zeka geriliği var. Bu iki inanış da doğru değildir.

DEHB olanlarda gözlenen tipik özellikler, davranışlar nelerdir?

Kişinin  yaşına uygun dikkatini verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla  bu aşırı hareketlilikten kastımız  fiziksel huzursuzluk  ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi  olarak tanımlayabiliriz. Özellikle iç huzursuzlukları yüzünden bu kişiler gergin ve patlamaya hazır bir bomba gibidirler. Bir an keyifleri çok yerindeyken, duygu durumu sizin anlayamayacağınız bir çabuklukta değişebilir. Bu Kimisi  de daha alıngan, içine kapalı, dışlanmışlık duygusu daha fazla yaşayabiliyor. Bununla birlikte biraz önce bahsettiğimiz beynin yönetici işlevlerindeki sıkıntıları yaşarlar. Ve bunların hepsi kendi iradelerin dışındadır, bilerek isteyerek bu şekilde davranmazlar.

Dürtüleri derken tam olarak neyi kasdediyorsunuz, örnekleyebilir misiniz?

Örneğin benim  şu anda önümde çok cezbedici bir şey var fakat ben düşünmüyorum bu cezbeden şeyi , bana bir yararı varmı ? bana zararı varmı ? bunu yaparsam ne olur ? o anda kafaya takıyorum ve ben onu elde ediyorum. Kimi zaman düşünmeden  kimi zamanda bilerek gerçekleştiriyorum bu eylemi. Bazen karşı taraftakinin cazibesine o kadar kapılıyorumki ,sonuçlarını düşünmeme rağmen “ aman boş ver  ”diyerek yapıyorum.

Hiperaktif Dürtüsel çocukların bir kısmıda hayatı deneyimleyerek öğrenmeyi seviyorlar. Yani siz ona ne kadar nasihat ederseniz edin bir kulağından giriyor, bir kulağından çıkıyor . Ama temel şeyleri öğretebilmek çok çok önemli.

Mevcut eğitim sistemimizin içinde DEHB olanlar uyum sağlayabiliyorlar mı?

Türkiyede genç olmak,  çocuk olmak zor, bu eğitim sisteminin içinde var olmak çok zor özellikle DEHB varsa çok ama çok daha zor çünkü ben bu kişilerin özel olduklarını düşünüyorum.Genelde DEHB olanların  hep olumsuz taraflarından anlatılır ama çok olumlu tarafları var bir defa sezgileri kuvvetli, yaratıcılar, güzel bir enerjileri var, girdikleri ortama neşe katabiliyorlar.   Bu artı yönlerini ortaya çıkartan bir eğitim sistemimiz yok maalesef. O yüzden bunun bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Gerçekçi olmak gerekiyor eğitim sistemini değiştiremem ama mevcut durumun içersinde kendilerine alan yaratmaları gerekiyor. Bunda da ailelerin çocuklarına destek olması çok önemli.

DEHB olsunlar ya da olmasınlar bu dünyanın asıl sahipleri şu anki çocuklar ve gençler. Biz ise bu çağda göçebe olarak yaşıyoruz. Müthiş bir teknolojinin içine doğdular, bizse teknolojiyi ve çağı yakalamaya çalışıyoruz. O yüzden bir defa eski sistemden , eski kalıptan, düşünce anlaşıyımızdan çıkıp bu çocukları tanımak, anlamak önemli . Yeni dünyayı , yeni çağı anlamak çok önemli ve yeni çağı yakalamak çok önemli. Hepimizin yapması gereken, anne baba olanların, başımızda bizi yönetenlerin , eğitim sistemini düzenleyen kişilerin sadece DEHB olanları değil tüm gençleri topluma kazandırmak için çağı anlamaları , yargılamadan çağın gerektirdiği şekilde hareket etmeleri gerekiyor.

Türkiye’de başarı sadece akademik olarak algılanıyor, o kadar hırslı bir ülkede yaşıyoruz ki ,eğitim sistemi de aynı şekilde rekabet içinde. Ve bu rekabetin içinde DEHB’li çocuklar kapasiteleri olmasına rağmen kendilerini göstermekte çok zorlanıyorlar. DEHB tanısı almış bir çocuk, genç saatlerce masa başında oturup ders çalışamaz. İki kere iki dört! Ama öğretmenler de aileler de bu çocuklardan bunu bekliyorlar. Benim bir danışanım vardı masa başından kalkmamak için kendini sandalyeye bağlardı. Bu benim içimi acıtan bir hikayedir.  Fakat bu danışanım bir başarı öyküsüdür. Üniversiteye hazırlandığı sene hem TÜBİTAK’ın yarışmasına katıldı, hem kendi sanatsal projelerine devam etti hem de burslu olarak üniversite sınavını kazandı. Ona destek olan, benimle iş birliği için de olan harika bir ailesi var onu da eklemeden edemeyeceğim.

 DEHB olanlar sizce bizlere ne tür mesajlar veriyorlar?

Burada şu önemli anne babanın şunu anlaması gerekiyor. Dünyaya getirdiğimiz her çocukne olarak adlandırırsak adlandıralım ister indigo, ister kristal aslında bizim öğretmenimizdir, bize birşey öğretir , bizim aynamızdır. Kendimizle ilgili ciddi anlamda bizim kendimizi geliştirmemize yardımcı olan çok güzel varlıklardır. İlk önce bunu kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul etmediğiniz zaman , özellikle Türk toplumunda aile yapısında bunu sıklıkla görüyorum o zaman güç çatışmasına giriliyor. Ve bir anne baba çocuğu ile ilgili güç çatışmasına girdiği anda zaten baştan kaybediyor demektir.O yüzden çocuk yetiştirirken DEHB olan çocuğunuz olsun olmasın ilk önce çocuğun davranışlarına bakarak o çocuk o anne babaya hangi aynalık görevini üsleniyor ? Anne ve babanın kendi farkındalığı çok önemli. Anne ve babanın kendi farkındalığı olmadan  çocuğu ile sağlıklı bir ilişki kurabilmesi çok da mümkün olmuyor. O yüzden ilk yapılması gereken bu farkındalığın gelişmesi.

(DEHB ön bilgi, tipik özellikleri, dürtüleri, eğitim sistemi ile ilişkileri, insanlığa mesajları )


Biyografi: Pınar Kobaş

2004 senesinde A.B.D’de bulunan Bridgeport Üniversitesi’nin Akıl Sağlığı Danışmanlığı Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Eğitimi süresince ve sonrasında lisans öğrencilerine  “Kariyer Yönetimi” dersinde okutmanlık yapmıştır. 2005 senesinde Yale Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nde Duygusal Zekâyı ilk tanımlayan iki psikologdan biri olan Peter Salovey’in Duygusal Zekâ Laboratuarında altı ay süresince araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Burada öğrendiklerini Türkiye’de uygulayabilmek için 2007 senesinde 10-13 yaşındaki çocukların duygusal zekâlarını geliştirmeye yönelik bir proje olan “Duygusal Okur Yazarlık Programı Projesi”nin, Boğaziçi Üniversitesi’nden fon alınarak, hayata geçirilmesinde öncülük etmiştir. Yine aynı sene Doğuş Üniversitesi’nin Kariyer Planlama Merkezi’nin kurulması aşamasında pilot bir çalışma kapsamında beş ay boyunca üniversite öğrencilerine kariyer danışmanlığı hizmeti vermiştir.

A.B.D’de College of Executive Coaching’de almaya başladığı Koçluk eğitimine Adler Türkiye’de devam etmiş, bunun yanı sıra Yaratıcı Drama, Sınav Kaygısı Ölçüm ve Başetme Programı, Kariyer Geliştirmede Test Dışı Teknikler, Çocuk Yogası Eğitmenliği, Bilişsel Davranışçı Terapi, Bilgisayar Bağımlılığı, Doğal Afetlerde Somatik Deneyimleme Uygulama Eğitimi, Farkındalık Temelli Terapiler,  Sanat Terapisi, Bach Çiçekleri ve Lichtwesen enerji ürünleri eğitimlerine katılmıştır.

Mesleğe ilk başladı günden  itibaren Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı almış danışanlarına daha fazla nasıl yardımcı olabileceğinin peşine düşmüş ve Türkiye’de bu alanda sunulan hizmetlerin ötesinde neler yapılabilir bunu araştırmıştır. Bu arayışlar onu DE/HB Koçluğu’nu Türkiye’ye getirmesine vesile olmuş ve uzun yıllar DE/HB Koçluğu’nun tanıtılması, alanda kabul görmesi için emek vermiştir. 2012 senesinde yaşamış olduğu Tükenmişlik Sendromu sayesinde doğal terapi yöntemleri ile tanışmış ve 26 yaşında almış olduğu DE/HB tanısından doğal terapi yöntemleri sayesinde 35 yaşında özgürleşmiştir. Şu anda kendisi de danışmanlık ve DE/HB Koçluğu’nun yanı sıra doğal terapi yöntemlerinden olan Bach Çiçekleri ve ince titreşimli enerji ürünleri ile danışanlarına hizmet vermektedir.                     

Uzun yıllar Popüler Psikiyatri dergisinde yazdıktan sonra 2012 senesinden itibaren www.anneoluncaanladim.com adlı web sitesinde yazıları yayınlanmaktadır. Ekim 2012’de A.B.D’de DEHB ile ilgili yayınlanan “365+1 New ways to succeed with ADHD” kitabının ortak yazarlarındandır. Ailelere, ergen ve yetişkinlere DE/HB’nin tedavisinde yardımcı olmanın yanı sıra sınav kaygısı, özel öğrenme güçlüğü, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, depresyon, bilgisayar bağımlılığı, davranım bozukluğu, tükenmişlik sendromu ve kariyer danışmanlığı gibi alanlarda da hizmet vermektedir.  Ana dili Türkçe olmayanlara İngilizce seans yapmaktadır.

Paylaş:

0 yorum:

© 2014 Bilgilendirin!. WP themonic converted by Bloggertheme9. Powered by dunyada baris.
Yukarı